Af, İslam’da merkezi bir temadır ve Allah’ın merhamet ve şefkat sıfatlarıyla derinden ilişkilidir. Müslümanlar, ne kadar büyük bir günah olursa olsun, Allah’ın samimiyetle tövbe edenleri her zaman affetmeye hazır olduğuna inanır. İlahi afı aramanın yanı sıra, İslam, inananları kendi yaşamlarında — başkalarına, kendilerine ve topluma karşı af pratiği yapmaya teşvik eder.
Allah’ın Kuran’da en sık geçen iki ismi El-Gafûr (En Çok Affeden) ve Er-Rahîm (En Merhametli)dir. Allah’ın merhameti ve affetme isteği, O’nun cezasından daha çok vurgulanır. Allah, inananları, ne kadar uzaklaşmış olurlarsa olsunlar, O’na dönmeye davet eder.
"Şüphesiz Allah, affedici ve merhametlidir." 2:199
İslam, samimi bir tövbenin geçmiş günahları silip süpürdüğünü öğretir. Tövbe, pişmanlık duygusu, günah işlemeyi bırakma, bir daha yapmamaya karar verme ve gerekirse, verilen zararın düzeltilmesi gibi öğeleri içerir. Büyük günahlar bile gerçek bir tövbe ile affedilebilir.
"De ki: 'Ey kendilerine zulmeden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kaybetmeyin. Şüphesiz Allah, tüm günahları affeder.'" 39:53
Allah yalnızca affetmekle kalmaz, aynı zamanda O’na dönenleri sever.
Allah bizim için merhametli olduğu gibi, Müslümanlar da başkalarını affetmeye teşvik edilir. Kin tutmak ve intikam almak hoş karşılanmazken, merhamet, sabır ve başkalarını affetmek övülür. Affetmek, toplumda iyileşmeyi, barışı ve birliği teşvik eder.
"Ve onlara affetmelerini ve göz yummalarını söyle. Allah’ın sizi affetmesini istemez misiniz?" 24:22
Peygamber Muhammed (s.a.v) düşmanlarına bile affedici olarak biliniyordu ve düşmanlığa karşı zarifliğin en yüksek örneğini sundu.
Allah, O’na karşı yapılan günahları affedebileceği halde, İslam, başkasına zarar vermenin yalnızca Allah’tan af dilemekle değil, zarar verilen kişiyle de barış yapmayı gerektirdiğini öğretir. Tazminat ve özür dilemek, adaleti geri getirme ve gerçek affı alma sürecinin bir parçasıdır.
"Kim affeder ve barış yaparsa, onun ödülü Allah’tan gelecektir." 42:40
İslam, toplumsal uyumun sadece adalet üzerine değil, aynı zamanda merhamet ve uzlaşma üzerine de kurulu olduğunu vurgular.
Kıyamet gününde, Allah’ın affı her ruhun umudu olacaktır. Hiç kimse sadece yaptığı işler ile Cennet’e girmeyecek, ancak Allah’ın rahmetiyle girecektir. Peygamber Muhammed (s.a.v) kendisi de Allah’ın affının O’nun gazabından daha büyük olduğunu öğretmiştir.
"Kim [Kıyamet Gününde] bir iyilikle gelirse, ona bunun on katı verilecektir… ve kim bir kötülükle gelirse, ona yalnızca ona denk bir ceza verilecektir — ve onlara zulmedilmeyecektir." 6:160
İslamda af, bir zayıflık değil, ilişkileri onaran, ruhu arındıran ve kişiyi Allah’a daha da yakınlaştıran bir güçtür. İster ilahi affı arıyor olun, ister başkalarına affediyorsanız, af yolu bu dünyada barışı ve ahirette kurtuluşu getirir.
Müslümanlar, günahın yükü ne kadar ağır olursa olsun asla umutsuz olmamaya teşvik edilir ve tıpkı kendilerinin affedilmesini umdukları gibi başkalarına da af göstermeleri istenir. Bunu yaparak, Allah’ın tüm yaratılışa cömertçe sunduğu merhameti somutlaştırırlar.